Bu Blogda Ara

20 Mart 2014 Perşembe


AKROPOL


Yolculuğa iki gün kaldı. İçimde kelebekler kanat çırpmaya başladı, yola çıkana kadar da devam edecek. Beni bu kadar heyecanlandıran gitmek mi, yeni yerler görmek mi yoksa sıradanlıktan kurtuluyor olmak mı bilmiyorum.
Bu sefer Yunanistan'a muhteşem yapıları görmeye gidiyorum.

Evet işte Akropol karşımda duruyor; o kadar etkileyici ki bitmek bilmez restorasyonu bile etkisini bozamıyor. Şimdi bu yapı neden bu kadar etkileyici ona biraz göz atalım. Bir kere Yunan sanatındaki tanrısallığa güzelliği kullanarak ulaşmanın en belirgin örneklerinden biridir. Tapınağın güzelliği insanı sıradan güzelliğin çok ötesini algılamasını sağlar.

Akropol'ün sütunları Dorik tarzdır. Dorik tarz, diğer iki İonik ve Korint tarzın arasında en eski olanıdır. Dorik tarzda sütunlar dikey gibi görünür ama aslında eğimlidir ve yukarı doğru devam ettirildiği varsayıldığında piramit meydana gelir.

Akropol'de yer alan Partenon'un kutsal yerinin merkezinde bir Athena heykeli bulunur. Heykelin yüzü batıya bakar; bu da dua edenlerin yüzlerinin güneşin doğduğu yöne bakmasını sağlar. Mitolojide Athena savaş ve bilgelik tanrıçası olarak geçer. Zeus'un bir kadınla birlikteliğinden olmayan tek çocuğudur. Bir gün Zeus'un başı korkunç ağrır ve bu yüzden başına baltayla vurulur; beynindeki gri maddeden Athena doğar; hatta doğduğu yeri hatırlatır vaziyette Athena rahibelerinin gri renkte giyindiği söylenir.

Bu birkaç sembolik bilginin siz de görme isteği uyandırmasını dilerim.

Keşke geleceğe plaza ve avmler yerine böyle muhteşem yapılar bırakabilsek....

25 Aralık 2012 Salı

Apollon Tapınağı



Gideli uzun bir zaman oldu bu nedenle ulaşımla ilgili yanılmıyorsam kelimesini kullanacağım; Atina’dan yanılmıyorsam 2 saatlik bir otobüs yolculuğundan sonra ulaşmıştık dağların arasındaki Apollon Tapınağına. Sayfaya koyduğum resmin eminim çok daha profesyonelini ve daha iyi bir açıdan çekilmişini internette bulabilirsiniz ama bu benim gözümden Apollon Tapınağı.

Apollon tapınakları kehanet merkezleri olarak biliniyor ama bundan birazdan bahsedeceğim.
Hemen hemen tüm dinlerde olduğu gibi Apollon tapınağında da arınma için bir mekan var. Kimi zaman çeşme, kimi zaman göl ve Apollon tapınağında olduğu gibi kimi zaman bir havuz. Önemli olan insanın kutsal olanla temas etmeden önce fiziksel olarak temizlenmesi ve bu temizliği duygularına ve zihnine de taşıması.

Gelelim Apollona; Zeus’un oğlu Apollon’un bir çok özelliği var; Güneş Işığının Tanrısı, Müziğin tanrısı ve en önemlisi de Kehanet ve Bilicilik Tanrısı. İşte bu nedenle Apollon Tapınakları Kehanet merkezleri olarak biliniyor. Tapınaklarda kehanetler rahibeler (Pthyia olarak bilinir) aracılığıyla aktarılıyor. Kehanetler simgesel ifadeler içeriyor. Burada önemli olan mesajı alacak kişinin algılama kapasitesi. Tıpki Hakikatin tekliğine rağmen insanın kapasitesine göre onu yorumlayış şekli gibi. Yani Pthyia’nın kehanetini alan kişi ( bu genelde kral veya imparator oluyor) onu kendine göre yorumluyor doğru veya yanlış.

Tarihteki kahramanlık destanlarından biri olan Termopolia savaşından (Ateş Geçitlerini – Steven Pressfield okumanızı tavsiye ederim) önce Apollon kahininden “…size yalnız tahta duvar yardım edecektir” kehaneti verilmiş; alıcı mesajı doğru anlamış olsa gerek….

Bazı korkunç belgesellerde anlatılan Apollon rahip ve rahibelerinin sarhoş olup bir takım sözler söylemiş oldukları açıklamalarını unutun. Hiçbirşey bu kadar basit değildir.

Tarihi, mitleri, sembolleri bu kadar basitleştirirsek geçmişten örnek alacak ne kalacak!



28 Kasım 2012 Çarşamba



LABRANDA :

Milas deyince aklıma birçok şey gelirdi ama Labranda olarak bilinen eski bir dini merkez bunlar arasında yer almazdı. Burası Milas’a 14. km uzaklıkta yer alıyor. Sembolik unsurlar daha da şaşırmama neden oldu.

Labranda, Labar = Balta sözcüğünden geliyor ve Baltalı, Baltası olan demek. Şehrin simgesi de Çift Yüzlü Balta. Aynı zamanda şehrin kapısında taşa oyulmuş çift yüzlü balta figürü yer alıyor. Bu kapı üzerindeki figür nedeniyle Baltalı kapı olarak adlandırılmış.

Çift yüzlü balta ile ilgili en önemli mitlerden bir Greklere ait olan Ares-Dionisos miti. Ares-Dionisos Grek mitolojisinde evreni yaratan olarak görülür.  Ares-Dionisos’a yeryüzünde henüz hiç birşey yaratılmamışken, sadece karanlık varken gökyüzünden bir çift yüzlü balta verilir. Ares-Dionisos karanlıkta-hepimizin karanlıkta yolunu bulmak için yaptığı gibi – baltasını savurarak yürümeye başlar. Baltanın iki yüzü de keskin olduğu için iki yönde de karanlığı keser; iç ve dış. Belki de şehre Baltalılar şehri denmesinin nedeni kendi içinde ki karanlıkla mücadele eden insanlara ve onlara yol gösterenlere adanmış olmasındandır.


Bölge de birden bire karşınıza çıkan muhteşem bir Zeus Tapınağı yer alıyor. Tapınağın taşlarından birine dokunup doğayı dinlemenizi tavsiye ederim. İnsan kendini yenilenmiş hissediyor.

Bence Tapınakta ki en önemli figür kulakları olan çift yüzlü balta simgesi. Bu kulaklar kulak veren ve dinleyen Tanrı’yı simgeliyor. Sanırım sadece  kalpten konuşanlar için…   









28 Ekim 2012 Pazar

CHARTRES KATEDRALİ



CHARTRES KATEDRALİ

Paris'e bu kadar yakın (sadece 80 km) bu yapıtı mutlaka görmelisiniz. 13. yy ait olan katedral Gotik mimariyi en iyi temsil eden yapılardan biri olarak anılıyor.

Gotik mimariye ait kutsal mekanların genellikle daha önce ki dönemlere ve bazen de farklı inançlara ait kutsal merkezlerle çakışıyor. Bu da bize Kutsal mekanların inşa edilirken bildiğimizden çok öte önceliklerinin olduğunu gösteriyor. Gotik mimari oldukça etkileyici yapılar meydana getirmiş, bence insanı bu kadar etkilemesinin nedenlerinden biri yapıya bakıldığı zaman insana yükselme hissi veriyor olması. Yükselme hissi insanın her zaman ve herşeye rağmen dik olmak, ayakta olmak ihtiyacını ortaya koyuyor. Günlük hayatımızın yataylığına karşı göğe doğru dikey olmak.

Katedral UNESCO tarafından 1979 yılında Dünya Mirasları listesine alınan ilk tarihi eserlerden birisi. Katedralin vitrayları neredeyse tamamen korunmuştur. Katedralin planının açılan küp şeklinde olması Leonardo da Vinci'nin "Vitrivius İnsanı" ile ilişkilendiriliyor.

Katedralin içindeki alacakaranlığın sabah ve akşam aynı olması özel vitraylar kullanılarak sağlanmış. Bu vitrayların renklerinin simyasal yöntemlerle elde edildiği söyleniyor. Simya "Alchemy" kelimesinde geliyor. Alchemy Kem'in kalbinden doğan demek. Kem Mısır'da bilgeliğin hüküm sürdüğü dönemlerdeki ismi.

Katedralin içinde bulunan labirent hala zaman zaman hıristiyan hacılar tarafından en dıştan merkeze doğru yürümek suretiyle kullanılıyor. Labirent sembolik olarak merkeze ulaşma fikriyle ilişkilendiriliyor.Yani labirent, içinde kaybolmak için değil; geçmek, kendini fethetmek içindir. Labirent çok eski bir simgedir. İnsanın kendini kaybettiği, aşması zor bir geçidi temsil ettiği söylenir. Antik Yunan'dan, Mısır'a, Gotik döneme kadar birçok uygarlık ve dönemde karşımıza çıkar.
Labirent simgesini en güzel anlatan mitoslardan biri Theseus ve Minotauros mitosudur. Labirentin merkezinde yaşayan yarı boğa yarı insan olan canavar Minotauros ve insanları kurtarmak için onu öldürmeyi üstlenen kahraman Theseus. Theseus elindeki çift taraflı baltayla labirentin merkezine Minotauros'u öldürmeye gider. Çift taraflı balta iki yüzü de keskin olduğu için içten ve dıştan gelen zorlukları yenmeyi simgeler. Her zaman iradenin simgesi olmuştur. Aslında Theseus Minotauros'u öldürürken kendi karanlık, canavar tarafını da öldürür ve Ariadne'nin ipine tutunarak labirentin dışına çıkar yani labirenti yok eder. İpe tutunarak geri çıkmak aynı hataları tekrarlamamak için taze tutmamız gereken hafizamızdır. Theseus ve Minotauros, her ikisi de insanın içindedir. İkisinden biri üstün gelmek zorundadır. Labirente girme cesaretinde olmak ve mücadele etmek Theseus'un zaferidir.

Ve önemli bir bölüm katedralin yan bölümünde yer alan kripta ( rahiplerin meditasyon için kullandıkları bölüm). Alınlığa resmedilmiş sağ el figürü çok etkileyici. Sağ el birçok kültürde ortak bir simge. Sağ el insan vücudunun en pozitif noktası olarak ifade ediliyor. Semboller, kültürler ve dönemlerden bağımsız olarak her zaman bize mesaj vermeye devam ediyor. Tıpkı Ortaçağın karanlığında ileride yaşanacak Rönesans'la ilgili umut veren Gotik dönem gibi bu dönemin en önemli örneklerinden biri olan Chartres Katedrali de insana  karanlık dönemin içinde aydınlıkla ilgili bir umut vermiş.